27 Şubat 2016 Cumartesi

And The Oscar Goes To...

    I will try to write this in English. Tonight the Oscar winners will be announced. If I don't sleep, I will watch this gorgeous organization. Best Picture nominees are The Big ShortBridge of SpiesBrooklynMad Max: Fury RoadThe MartianThe RevenantRoom and Spotlight in alphabetical order. I think Spotlight will win. What do you think? Which picture will the Oscar goes to? 
    

21 Şubat 2016 Pazar

Hangi Hayvan, Hangi Madde?

    Yazıya devam etmeden önce hangi hayvanı hangi özelliğinden dolayı seviyorsunuz ve hangi maddeyi hangi özelliğinden dolayı seviyorsunuz? Bu soruya cevaplarınızı ister burada paylaşın, ister aklınızda tutun yazının sonunda bu soruyu ne için kullanıyorlarmış onu göreceğiz.
    Örneğin bana bu soru sorulduğunda "Yaban atlarını severim. Özgürler, dağda bayırda kendi kafalarına göre geziyorlar, yaşıyorlar" demiştim. Peki hangi madde diye sorunun ikinci kısmı sorulduğunda "Elmas hem değerli hem de dünyanın en sert maddelerinden" demiştim.


    Genellikle iş görüşmelerinde veya toplantıların birbirleriyle tanışma, ısınma kısımlarında bu tür soruların kullanıldığını gördüm. İş görüşmelerinde sizin cv niz üzerinden başlayan konuşma "Şirketimiz, ürün ve hizmetlerimiz hakkında ne biliyorsunuz? Bu pozisyonun yapması gerekenleri biliyor musunuz? Bu işte hedefiniz ne?" şeklinde devam ederek o iş pozisyonunda karşılaşabileceğiniz problemlerle ilgili sorular ve sizin çözümleriniz üzerinden derinleşir. Ve bazen de yukarıda belirttiğim gibi değişik sorular eklenir bu görüşmelere. Hangi telefon modelini kullanıyorsunuz niçin? Örneğin bu soruya da telefon modelimi söyledikten sonra "Param bu modele yetti. İsterdim ki şu modelden olsun" demiştim. Bu tür sorular sanırım sorulan kişinin beyinde bazı düşünce silsilesini başlatarak verilen cevaba göre kişi hakkında oldukça ipuçları veriyor. Bu arada bu cevabı verdiğim işe kabul edilmiştim. Ama bu soruyu nasıl yorumladıklarını öğrenemedim.
     Yazının başındaki soruma gelirsek bu soruya verdiğim cevaptan sonra soruyu soran kişi bu soruyu ne için kullandığını açıklamıştı. "Sevdiğiniz hayvan ve özelliği sizin en önemli özelliğinizi gösteriyor yani siz özgürlüğünüze çok düşkünsünüz ve kurallardan pek hoşlanmıyorsunuz" demişti. Peki madde kısmı dediğim de "O da sizin sahip olmak istediğiniz özelliği simgeliyor. Değerli ve olaylar karşısında sert olabilmeyi istiyorsunuz" demişti.    
    Belki sizlerin de böyle ilginç sorular ve yorumlamalarla karşılaşmışlığınız vardır. Paylaşırsanız sevinirim. Kendinize iyi bakın...

Dublajı Sevememek

      Bir türlü dublajlı filmleri, dizileri, yayınları sevemedim. Çocukken bile çizgi film izlerken eğer konuşan ağzı kapalı olduğunda ses çıkıyorsa ya da karakterin ağzı konuşurken ses çıkmıyorsa bırakıyordum çizgi filmi orda. Şimdi de filmleri, dizileri dublajlı izleyemiyorum. Biliyorum ki o ses karakterin gerçek sesi değil, biliyorum ki konuştuğunun başkası tarafından küçük de olsa değiştirilme imkanı var.
      Bu yüzden yabancı bir yapım izleyeceksem mümkünse orjinal dilinde ve alt yazılı olanı tercih ediyorum. Ama altyazılarda da gene gerçek olanın değiştirilme olasılığı var. En azından kişilerin kendi sesleri.
            Hele bir de ingilizce dışı daha nadir kullanılan bir dildeyse film benim açımdan asıl şenlik o zaman hem dublajda hem altyazıda.
      Sanırım özellikle ingilizceyi çok iyi öğrenmeden bu işi çözemeyeceğim.      

20 Şubat 2016 Cumartesi

Oyunlar

    Küçüklüğümden beri bayılırım bilgisayar oyunlarına. Özellikle strateji ve FRP oyunlarını çok severim. Köyünü, şehrini kur, asker üret, ordunu oluştur ve savaş. Karşı tarafı/tarafları yenmek için strateji geliştir. Çok cezbeder beni.  FRP lere gelince bir karakter seç ve hem kazanılan yetenek puanları ile hem de elde edilen eşyalar ile karakterinizi geliştirin. Büyücü bulursam hemen onu seçerim ilk. Büyüler yapmak fevkalede hoşuma gider. 
      Hele bir de arkadaşlarla ekip oluşturup oynarsak tadından yenmez olur oyunlar. Ne yalan söyleyeyim canım çekti. Ama ekibi toplamak çok zor artık. Büyüdük artık...   
      
     

19 Şubat 2016 Cuma

Aradıklarımız

                Dikkat ettim de hayatta insanlar kötülüklerden arınmayı, iyiliği, en küçük şeylerden mutlu olmayı, anı yaşamayı arıyorlar. Bunun için bir sürü aktivite yapılıyor. Demek ki bu kavramlar insanın hayatta varmak istediği en önemli hedeflerden biri. Oysa çocuklara, çocuklarımıza baktığımızda veya çocukluğumuzu düşündüğümüzde aslında bu aradıklarımızın zaten biz çocukken bize verilmiş olduğunu, zamanla hayatın, büyümenin bunları bizden aldığını gösteriyor bana. Bir balonla mutlu olmak, rüzgarda uçan bir yaprağın ardından kahkahalarla koşmak, bir şeker ile havalara uçmak veya pembe renkli bir tişortümüz olunca dünyalar bizim olmuş gibi sevinmek...İşte aradığımız bunlar ve bunları bulmak çok yakınımızda. Çocuklarda, çocuklarımızda, çocukluğumuzda...
                

Bu İlk Yazı Mı Olmalıydı Acaba?

Ben neden şimdi yazıyorum? Daha önce niye yazmadım? Amacım ne? 
Bizim öğrencilik yıllarımızda günlük modası vardı.  Herkesin günlüğü olur, neredeyse hemen hergün o günlüğe birşey yazarlardı. Sayfa aralarında güller kurutulur, başka kağıtlara yazılarak bize ulaştırılan notlar saklanırdı. Zaman ilerledikçe günlüklerde sadece günlük sahibinin yazıları değil, arkadaşları tarafından da yazılar yazılmaya başlanmıştı. 
Benim de günlüklerim vardı. Hepsine bir iki gün, bilemediniz en fazla bir hafta yazılmış, gerisine de sayfalar dolusu hikayeler yazılıydı. Polisiye, bilim kurgu, olağanüstü güçleri olan kahramanlar ile ilgili hikayeler yazardım. Hikayeleri tamamladıkça da gider okulda arkadaşlarıma tenefüslerde yazdıklarımdan bahsederdim. Ciddi keyif alırdım yazmaktan. Peki sonra noldu? Hayat şartları...Meslek sahibi olmanın ailemce anlamı okumak, ders çalışmak, sınavlarda başarılı olmaktı. Onların istediği şekilde oldu. Bu süreçte hikayelerime ara verdim. Taa ki bu zaman kadar. Niçin bu zaman? Çünkü artık yazmak istiyorum. Ama artık çocuk olmadığım için sadece hikayeler değil günlük yazılar da yazmak istiyorum. Yani içimdeki bardak şimdi taştı. Amacıma gelirsek belki çocuklarıma anı/anılar bırakmak, belki hatırlanmak, belki de hayat denen bu şeyden bir nebze de uzaklaşıp kafa mı dinlemek, belki bazılarına iyi vakit geçirttirmek... Ne kadar devam ederim bilmiyorum. Ama şimdilik yazmak istediğim konu oldukça yazacağım. Benden tavsiye hayatta keyif aldığınız işi yapın, hayallerinizi çok ama çok ertelemeyin. Sağlıcakla kalın..

Evrende Yalnız Mıyız?

İlk yazım küçüklüğümden beri merak ettiğim  "Evrende Yalnız Mıyız?" sorusuyla ilgili olacak. Küçüklüğümden beri merak ettiğime göre bu sorunun cevabı benim için "Hayır değiliz" ama gerçekten nedir bu sorunun cevabı? Tüm o bilim kurgu dizilere, filmlere, romanlara baktığımız zaman hepsi insanoğlunun hayal gücü mü sadece? Ya internette dolaşan görüntüler, insanların anlattıkları kaçırılma hikayeleri bunlar da mı hayal gücü veya sadece kurgu? Hep merak ettim. Benim cevabım bilimsel bir gerçeğe veya uzun yıllar süren araştırmalarıma dayanmıyor. Benim cevabım umuda, monotonluktan bıkmışlığıma, macera arayışıma, olağanüstülüğü sevmeme dayanıyor galiba. Tabii bunlar benim cevabımın gerçek olma ihtimalini zerre kadar arttırmıyor ama beni nedense evrende yalnız olmama ihtimali mutlu ediyor.
Sanki uzaylılar gelecek de biz insanoğluna yardım edecekler. Dünyamız ölürken bize yardım edecekler, bizleri kurtaracaklar. Filmlerdeki gibi bizleri yok edecekler veya köleleştirerek dünyamızı ele geçirecekler düşüncelerini pek benimsemiyorum nedense.
Şimdi yazarken farkettim de belki ben insanoğluna olan inancımı kaybetmişimdir. Haberlerde yaygın olarak izlediğimiz savaş, hastalık, açlık, şiddet, gerilim, yalan, her türlü kötülük belki bana insanoğlu dışında başka varlıkların olması gerektiğini düşündürüyordur. Belki, belki...Kafamda bir sürü belkiyle ilk yazımı tamamlıyayım. Kendinize çok ama çok iyi bakın.